3 Ağustos 2012 Cuma

Söylenmemişler.*

        Bol yokuşlu saatlerin ardından kaldık mı gene kendi kendimle. Açtım bi çıtır müziğimi bende biraz yaz boz takılalım dedim. Uzaktan geldi önce ses sanki başka alemden. Herşeyde biraz buldum bulmaman gerekeni gene. Bazı bazı yarım hissettiricek illa ya. Olsun hiç tuhaf değil artık. Aşk yarım, nefret yarım, hayat yarım. Kalabalık kuytular, boğulan çığlıklar, vazgeçilmez tutkular ve teselliler. Hiç rolün olmayan hikayeler de bile kendini buldurur insana bu menen şeyler. Dinlersin öylece karşındakini yargılamadan mağrur gözlerle. Enkazını kaldırmaya yardım arar o da. Yapma dur demek istersin de diyemezsin. Kimseye kulak asmadan hayatını keşmekeş yaşamayı tercih eden yine sen değil miydin. Ateşe pervane olamayıp kendini küllerine savurmadın mı. Oysa dibine kadar derler ya. Sadece kelebek olmayı bil. Sanatından ders çıkar. 
       Ben Küçükken ne illet olurdum çok yaşayan mı bilir çok okuyan mı sorusuna. Çünkü hep çok okuyan yanıtını vermek zorunda hissederdim öğretmenlere. Hayatında artık sana yanlış yapmana izin vermicek, yaptığında cetvelle ellerine vuracak öğretmenlerin kalmadığında ise bu kez de kalbinde inceden bir sızıyla çok yaşayan cevabını verir olursun. Bu sırada o anlatır, anlatır.. Hikayesinden bir bir dökülür aldanışları..
       Boğulan çığlıklar ama vazgeçilmez tutkular.. Üçüncü gözden devam eder önünde eyleyen viran. Ne olursa olsun tutkuları onunla, nefesini içine çekişini hissedebiliyor bak hala. Hadi eriyeceğini bile bile kardan adam oldu yine. Bir de bir şeye benzemesi için göz burun yaptık ona ee ? Tamam mı sandı. Geldiği yeri arar donuk kalbi. İnançlarını, sevgilerini, dostluklarını, aşkını istemeden tüm geride bıraktıklarını. Ama buzdur artık sıcak yaramaz ona. Kıskançlıklar, yalanlar, alengirli işler yakar onu temelli kavurur. Kusmaya başlar. Her şeyin fazlası zarar. Almaz midesi. O mağrur gözler yerini kabullenişe bırakır. Yeniden hayat bulduğunla kalır. Geldiği kozaya geri dönmek ister fakat zamanın eli bu. Oraya da değmiştir çoktan. Başkasına doku olup can bulmuştur kozası da. Hangi cesur kelebek rüzgara karşı koyabilmiş ki. Anca hissedebilir günü bitimlik hayatlara inat. 
       Ve yıkılır perde başlar bu kez teselliler. Çok yaşayan bilir der biz sızımlık dumanı daha çeker içine o da..

http://soundcloud.com/rachel-34/jon-schmidt-nativity

2 Ağustos 2012 Perşembe

Coming now.

İnsanın blog takip ederken şans eseri kendinin de böyle bir şeye sahip olduğunu bulması kadar saçması var mı  lan bilmiyorum. İyi oldu iyi. Bu aralar yalnızlıktan boğulmalı günlerimde ihtiyaç vardı yeniden yazmaya. Merzifondaki amcama kadar kestim bağımı küstüm konuşmuyorum. Hahah yok lan yok kendi tercihlerimizi yaşıyoruz neticede bunda da özgürüz dimi. Varsın olsun gün geçirmelik dostlarım flörtlerim olmasın kendi kabuğuma çekileyim orada öylece içim geçsin belediye ekipleri gelsin alsın götürsün beni kafasındayım şu aralar. İnsanın bünyesi her daim zıpçırık hayatı kaldırmıyor be azizim. Hep aynı yüzler hep aynı beyin zarları aynı espiriler derken tak kafan biyerden atıyor sonra artık hacı bana müsade. Cinsi ne olursa olsun metalaştırma savunucusu değilim napim. Şimdi sen ufaktan diyosun yaşın kaç daha kızım senin. Öyle değil işte o. Hem bayanların yaşıda sorulmaz. Neyse işin Özü (1 subliminal mesaj alındı: bu kısım ben oluyorum aslında) yeniden gün aşırı belamı aradığım günlere dönmeden evvel az paylaşımda bulunayım iki satır şuraya unutturma. Haydi düşüncelerimi az yoğurabildiğim an yeniden gelmek ümidiyle şeker si ya !